“Dev firmalar tarafından reklamlarda sıkça kullanılmaya başlanan sürdürülebilirlik kelimesi son zamanlarda dillere pelesenk olmuş durumda.
Bankalardan inşaat şirketlerine, akaryakıt istasyonlarından motosikletli teslimat platformlarına kadar alakalı alakasız bir çok firma bir sürdürülebilirliktir tutturmuş gidiyor.”
Tövbekar şirketler
İş modeli gereği çevreyi kirletmek durumunda olan bu büyük firmalar sermayenin yeşil fonlara aktığı bu yeni dönemde hissedarlarına mesaj vermek için telaşlı bir kabuk değiştirme çabasına girişmiş gibi görünüyorlar.
Yeni havalimanı inşaatında yüzlerce hafriyat kamyonuyla milyonlarca metreküp toprağın taşınarak binlerce ton CO2 salınımına sebep olan zamane sürdürülebilirlerinden. Çimento ve sürdürülebilirlik bir arada. Yerseniz.
Yemeksepeti’nin motosiklet kullanımıyla sebep olduğu karbon emisyonları ve plastik kirliliğini ağaç dikerek offset etme çabası
Günahlarından arınmış ve tövbe etmiş bir Total istasyonu. Artık sadece temiz enerji satacakmış. Valla bu sefer sonmuş yemin billah tövbeliymiş.
“Kusura bakmayın büyük şirketler, o iş öyle olmuyor”
Burada temel yanılgı şirketlerin çevreye verdiği zararları ağaç dikerek filan telafi edeceğini (offset edeceğini) düşünmesi. Bu, zehirli şeyler tüketip sonra çok sağlıklı beslenerek sağlıklı kalmaya çalışmak gibi. Bu şekilde uygulamalarla anca kendinizi veya kanunları kandırırsınız.
Neden aksiyon alamıyoruz?
Burada büyük bir çıkmaz var. Yerleşik alışkanlıklarımızı değiştirmeden ve alışa geldiğimiz konfor alanından çıkmadan daha sürdürülebilir bir sistem kurmak için atacağımız her adım ekstra karbon salınımına neden oluyor. Çırpındıkça batıyoruz diyebiliriz.
Keşke sıfırdan bir medeniyet inşa ediyor olsaydık. Bu şekilde her şeyi sıfırdan planlayabilir ve çok daha verimli bir sistem kurabilirdik. Bir dakika yoksa…
Yoksa dünya nüfusu gerçekten azaltılacak mı?
Dünyadaki bu eylemsizlik insanın aklına ister istemez kötü kötü şeyler getiriyor. Dünya nüfusunun 500 milyona düşürülme planını hepimiz duymuşuzdur.
Bir şeylerin sancısınız yaşadığımız kesin. Acaba küresel güçler harekete geçmek için önce böyle bir “planlı” katastrofik nüfus kıyımının yaşanmasını mı bekliyor? Amaan yok canım daha neler…
Bir sonraki yazımızda biraz daha iyimser düşünerek nasıl harekete geçilebileceğine biraz kafa yoracağız.