İstanbul’un trafiği biter mi? Muhtemelen hayır. Peki meta-verse dünyasının İstanbul’u nasıl olurdu? Metaverse gibi yep yeni bir dünyaya girsem İstanbul’da ne işim olur diyebilirsiniz. Hemen karar vermeyin bakarsınız bu yeni dünyada ranttan ve “laz mütaahit”lerden uzak bir İstanbul inşa edebiliriz.
Önce gerçekler
İstanbul’da milyonlarca kişi her gün bir yerden bir yere gidebilmek için debelenip duruyor. Enerjide dışa bağımlı olduğumuz için enerji kaynaklarımızın büyük bir kısmını dur-kalk trafikte heba ediyoruz. Pandemide insanlar özel araçlara yöneldi ve bu trafiği içinden daha da çıkılmaz bir hale getirdi.
İstanbul mesai bitiminde duman atıyor.
Bu sinir stresin içerisinde ayrıca “şehir hayatına henüz adapte olamamış” 72 milletten insanla aynı havayı solumak durumundayız ve bu soluduğumuz hava, temiz bile değil!
Her gün adeta nefes alan küçük bir volkan gibi soluyan şehir, büyük endüstri bölgelerinden daha fazla PM25 ve Azot dioksit emisyonuyla çevreye olumsuz etkilerde bulunuyor. Her ne kadar bulunduğu coğrafyada poyraz ve karayel rüzgarları sayesinde bunu tolore edebiliyor olsa da İstanbul’da nefes almak her geçen gün zorlaşmakta.
Bir semti ömre bedel Şehr-i İstanbul Verse
İstanbul-verse bütün bu dertlerden arındırılmış, güzelliğine şiirler yazılan, şarkılar söylenen İstanbul olacak. Bu sunucuda kullanıcı kısıtı olmalı ve belirli bir sayının üzerinde kullanıcı kabul edilmemeli. İçinde NPC roman karakterleri olmalı. Havası temiz, suyu berrak olmalı. Gözleriniz kapalı dinlerken duyacağınız ses otomobil gürültüsü olmamalı. İçinde atlarla veya elektrikli bisiklet ve elektrikli scooterlarla ulaşım sağlanmalı. Gerçek İstanbul beyefendileri sunucuda adminlik yapmalı ve huzuru bozanları sunucudan atmalı.
Bu şekilde İstanbul-verse, İstanbul’u olması gerektiği gibi yaşadığımız bir yer olabilir. Elbette bu gerçekliği sadece metaverse evreninde deneyimleyebileceğiz ve gözlüğümüzle kulaklıklarımızı çıkarttığımız zaman tekrar İstanbul’un gerçekliğine geri döneceğiz.
Güzel şeyler hep metaverse’de mi olur?
Şimdi Pilli bisiklet olarak kendimize sorduğumuz soru şu: Fiziksel dünya her zaman cehaletin ve rantın hükümran olduğu bir yer olarak mı kalacak? Uygarlık olarak fiziksel dünyada yenilgiyi kabul edip meta evreninde mi kendimizi avutacağız? Yoksa bu yaşanan değişikliklerin gerçek dünyada da bir karşılığı olabilir mi?
Meta evreninin iletişim alanında sağlayacağı yeni olanaklarla gerçek İstanbul’a ihtiyacımız kalmayabilir. Artık eskisi kadar mobilize ve bir arada olmamıza dolayısıyla da büyükşehirlere eskisi kadar ihtiyacımız olmayacak. İnsanlar önce şehir merkezlerinden uydu kentlere taşındılar. Bu ikinci dalga ile şehir merkezine işlerimiz için yolculuk yapmamıza ve sabah akşam trafikte saatlerimizi harcamamıza gerek kalmayacak belki bu sağlanan özgürlük ile İstanbul’dan başlayacak tersine göç dalgası ile şehrin yükünün hafiflemesi bile mümkün olabilecek.
İstanbul için birşeyler yapmak için artık çok geç gibi görünüyor ama meta evreni ile İstanbul’un kendini bir nebze yenileme şansı olabilir…